31 Aralık 2010 Cuma

rüya

ben genellikle rüya göremem. ama bu ayrılık beni nasıl etkilemişse geçen gün bir rüya gördüm. o pis zenci karının saçını yoluyordum rüyamda. nasıl nefret etmişsem ondan rüyamda kadınla kavga ediyordum. sonrasında da saçına yapışıyorum resmen bir tutam koparıyorum ama bir taraftan da şaşırıyorum ben onun saçına yapıştım o neden bana vurmuyor diye kendimi kötü hissettim. :( bu arada cidden bana vuracak olsa amele sümüğü gibi yere yapıştırır, iyi ki de vurmamış :P


18 Kasım 2010 Perşembe

BİTTİ

evet sayın seyirciler bir ilişkinin daha sonuna geldik.
maçın özetini yapacak olursak, kıskançlık ve vurdum duymazlık galip geldi diye özetleyebiliriz. bir önceki yazıda belli başlı rahatsızlığımdan bahsetmiştim. bu birdi derken iki oldu. üstüne yine aynı tarzda bir kız daha çıktı geldi karşıma. adı krystal kendisi afro-amerikalı, babasını geçen yıl kaybetmiş, annesi ölüm döşeğinde fakir, kimsesiz ve depresyonda bir bayan. hiç arkadasım yok diye ağlayan sevgili (eski) erkek arkadaşım bu sefer de kendisine potansiyel sevgili olabilecek bir arkadaş seçti. sonuçta ne oldu zaten kıskançlıktan salyalarını ortalığa saçan ben iyice çıldırdım ama belli etmedim. kızı akşam saat 9 da eve yemeğe çağırdı. ve kız arabasını park ederken video görüşmemizi sonlandırması gerektiğini söyledi. bende tamam, kız gelince kapatırız dedim. ben şimdi kapatmak istiyorum sanki insanlara seni göstermeye çalışıyormuşum gibi geliyor, tuhaf oluyor dedi. ben de tamam dedim yine. gidince tekrar görüşürüz dedi. tamam dedim. sonra bir ara gmaile gelip krystal maillerini kontrol edecek çıkmam lazım dedi peki dedim. ve bir iki saate yakın online olmadı. ve saatler gece 2 yi gösterirken online oldu krystal daha yeni gitmiş. kıskandın mı diye sordu evet dedim. fazla durmadık üstünde...
benim rahibe teresa kılıklı (eski) erkek arkadaşım hergün bir iki saatini bu iki kızla telefonda konuşarak geçiriyor. benimle ise hergün webcam açıp karşımda oturup, kitap okuyor, haberleri dinliyor . bunun haricinde günlük bir paylaşımımız yok. türkiye ye gelmeden önce hergün bir kaç saat birlikte internette bulduğumuz şeyleri paylaşır, sohbet eder, çeşitli konularda tartışıp konuşurduk.
şimdi gelelim dün yaptığımız son görüşmeye. bunun bir arkadaşı onun duvarında paylaştığım bir video hakkında fikrimi sormuştu. bende aradan çok zaman geçmesine karşın dün cevap verme fırsatı buldum. yazdığım yorumu paylaşmadan önce ona yolladım ve kontrol etmesini istedim. oda bana bu mesajı özelden yollamamı söyledi. neymiş insanlar çok dedikoducuymuş. sanki ben kendimi onlara göstermek istiyormuşum gibi olurmuş sonra benim kötü ingilizcemi görüp "iğğğğ joe bu salak kızla mı görüşüyor daha ingilizce konuşmayı bile bilmiyor" derlermiş. bende sen benden utanıyorsun dedim. hayır utanmıyorum seni korumaya çalışıyorum demez mi? bende beni koru diye sana ilk önce yolladım ki gramer hatam varsa düzelt dedim. ama istemiyorsan hiç birşey yollamam dedim. yine klasik cevap ben sana ne yapman gerektiğini söyleyemem dedi.
bende artık dayanamıyorum bitsin artık hergün 2 saat konuştugun eski sevgilin kadar bile değerim yok ve benden utanıyorsun. bu çok ağır gelmeye başladı, üzgünüm hoşça kal dedim ve kapattım.
kapatış o kapatış sayın seyirciler. beyfendinin beni anlamaya hiç niyeti yok hala gereksiz yere kıskançlık yaptığımı ve nevrotik davrandığımı düşünüyor. yapacak hiç bir işim olmadığı için sürekli onunla ilgilendiğimi ve benim sevgimin onu korkuttuğunu söyledi ve bitti. dünden beri sadece bir kaç defa yazıştık.
en son yazışmamızda yanında krystal in olduğunu ve patricia nın da gezi için atlanta ya geldiğini ve birazdan onu karşılayacağını söyledi. 7 ay bitmeye yakın biz bittik... raf ömrümüz bu kadarmış yapacak birşey yok.

13 Kasım 2010 Cumartesi

dün
...
mumi: o geziye çık, onunla (çirkin şeyle) ilgilen, yakın davran, aynı oda da kalın hatta sevişin hiç bir şey demem. sadece duygularından emin ol. daha sonra bana ne hissetiğini söyle. ona göre davranayım. seni hiç bir konuda engelemek istemem.
joe: böyle bir şey istemiyorum. onu kız kardeşim gibi görüyorum.
mumi: ben eski sevgilimden bahsederken göz yaşlarına boğulsam sen ne hissedersin.
joe: ama o fakir onun babası uyuşturucu kullanıyor. eğer sen benim fakirlere ağlamama bu şekilde tepki vereceksen yapmak istediklerimi anlamamışsın beni anlamamışsın.
mumi: seni fakirler için göz yaşı dökerken hiç görmedim ama eski sevgilinin kişisel ve ailevi sorunları için sürekli ağlıyorsun.
joe: sana olan sevgimi daha nasıl kanıtlayabilirim. hem sen beni hiç birşey için engelleyemezsin ben yapmak istediklerimi ve kararlarımı kendim alırım. senden izin istemem.
...


...
bugün
joe: vikiyle sarılıp uyuman beni rahatsız ediyor, kıskanıyorum. ben burada kimseye sarılamıyorum. buna ihtiyacım var ama sen orada ona sarılıp uyuyorsun birbirinizi öpüyorsunuz.
mumi: hey biz sadece şaka yapmak için öpüştük. ne ben gayim ne de o. hem ne yapabilirim bana sarılma mı diyim kıza.
joe: sana ne yapman gerektiğini söyleyemem.
mumi: bu kültür farkı biz arkadaşlarımıza sarılırız. kuzeninle sarılıp uyuyabilirim, vikiyle sarılıp uyuyabilirim annemle sarılıp uyuyabilirim. hatta annemi dudağında öpebilirim. bence bu farklı birşey değil.
joe: vikiyle uyuman farklı aranızda sanki değişik bir şey var.
mumi: onun kız kardeşimden farkı yok sana söyledim bu kültürel bişey sen en yakın arkadaşınla bile sarılamıyorsan ben ne yapabilirim. gel burada yaşa.
joe: hayır bu sadece kültürel bişey değil.
mumi: bence sen sorun yaratmak istiyorsun.
joe: benim sorun yaratmak için vaktim yok, çalışmam gerek.



.
.
.

mumi:istersen kamerayı çık bırakabilirim. yok ben çalışmak istiyorum sorun yok dersen kapatabilirim.
joe: benim için sorun yok kapat
mumi: emin misin?
joe: eminim
mumi: yok hayır kapatma dersen kapatmam
joe: kapatabilirsin.
mumi: ama senin burda hayır kapatma çalışcam ama mola verdiğimde seni görmek istiyorum demen gerekirdi. kapatma demen gerekirdi. (şımarık bir edayla söylenen sözler)
joe: şunu bilmelisin. bazen seni özlemeliyim. (son derece ciddi, mahkeme karadı okuyan yargıç kadar kati ve kesin)
mumi: tamam hoşçakal
joe: güle güle


resimde görülen kişiler ben joe ve joe nun eski kız arkadası. patricia koyu bir katolik bir kaç aylık ilişki sonucunda bekaretini evlilik hayalleriyle birlikte joe ya vermiş. altı ayın sonunda da ilişkileri bitmiş. kızın nefesini sürekli ensemde hissediyorum. gidip joe nun evinde kalmalar, her fırsatta sen beni hmn terk ettin ben, ben sana bekaretimi verdim, çok yalnızım, babam uyuşturucu bağımlısı anam bizi terk etti, beni ve kardeşlerimi büyüten ananem hasta, senden başka hiç bir erkek hayatıma girmedi.... gibi bir sürü duygu sömürüsü ve göz yaşı ile hayatımı havediyor. arada 7 saat zaman farkı varken bir de böyle çirkin ve ısrarcı bir eski sevgilide olunca paranoyaklık seviyem tavan yapıyor. keşke pucca bana yardım etse :P
bu arda bana bunları biricik erkek arkadasım yapmış oldugumuz dürüstlük anlaşması kapsamında anlatıyor, ben yorum yapınca; kız hakkında konuşunca da "sen onu tanımıyorsun! onun ne dediğini ben biliyorum ne hissetiğini ben biliyorum sen üçüncü şahıs olarak aramızdakileri bilemezsin." diyor.
sanırım ben bir salağım. bu yazdıklarımı okuyunca cidden ben bunların hiç birini hak etmiyorum. en kısa sürede kendime gelmem lazım ve 2011 kpss de derece yapacak şekilde ders çalışmaya başlamam gerek.
kendime gelme sebebime bak cidden yardıma ihtiyacım var :(

1 Ekim 2010 Cuma

istanbul hatırası

Kahveleri içtikten sonra kız kulesine gidelim dedik evinde kaldığımız arkadaşın eşliğinde kız kulesine gittik. saat 18 i geçtiği için kuleye gidişleri kaçırmış olduğumuzu öğrendik.(bu gezide başından itibaren ne olacağı belliymiş ama biz anlamadık. kapalı çarşı, galata kulesi buralarıda göremedik geç kaldığımız için.) bizde kız kulesine karşımıza alıp sahilde oturduk. sonra kadıköyde marakeş cafe diye bir mekana geçtik akşam yemeğimizi yedik üzerine de nargile tüttürdük. ordan moda sahiline geçtik.
ve yorgun argın geri eve döndük.
uyuduk


tabi hemen uyumadık 3 ay beklemişiz onun öncesinde o üç ayın enerji patlması yaşandı sonrasında mışıl mşıl uyuduk :)

28 Eylül 2010 Salı

istanbul hatırası

en son Joe nin annesi ile tanıştıgımı yazmıştım. Bu olaydan sonra köprünün altından çok sular aktı. Joe ile yüz yüze atnıştık çılgınlar gibi seviştik 2,5 gün içinde iki şaşkın aşık istanbulu gezmye çalıştık.
18 temmuz 15 sularında atatürk hava alanında onu karşıladım. boynuma bir sarıldı sanki kırılcak sandım. minicik adamda bu ne güç kuvvet dedim. kontrolsüz güç güç değil demek geldi içimden ama romantizmi bozmiyim diye sesimi çıkarmadım. havaalanında baya bir süre öpüşüp koklaştıktan sonra yola çıktık. istikamet kadıköy. metroya girdik bn ücreti ödedim, metrobüs binmek için üst geçitte yine ücret ödeyin çocuk afalladı "herşeye böyle para mı ödicez?" dedi. bu gördüğün teknoloji harikası kendine ait yolu olan otobüs metrobüs ve ona binmek içinde para ödemeliyiz diye gerekli açıklamayı yaptım ve istanbul da ilk metrobüs tebrübesini balıkistifi şeklinde yaşattım. güzel bir yanı vardı sarmaş dolaş olmak için bahane yarattı. mecidiyeköyde arkadaşımla buluşup benim valizimide alıp tekrar metrobüse bindik. ordan ver elini anadolu yakası yapıp kadıköye geldik. metrobüsten indik evinde kalacağımız arkadas bizi karşıladı. (ona jesus diyesim geliyor. yalnız iyi kalpli sevecen çok tatlı bir insan.) neyse jesus bizi karşıladı evine götürdü. hey ev dediği şey stüdyo daire çıktı. bizim kalacağımız odanın bir kapısı ve duvarları var sadece pencere yok!! temmuz ayında penceresiz bir odada uyumak ve hatta uyumanın haricinde sevişmenin nasıl olabileceğini düşünün!!!
eşyaları bırakıp ilk kahvelerimizi içtik....

5 Haziran 2010 Cumartesi

İşsizlik ne garip bir histir ya rabbim :(((

Bugün dershane çıkışı AVM ye gittim. Kredi kartı borcumu yatırdım, mağazaları gezmeye başladım. Ama hiç bir şey almaya niyetim yoktu. Param yok olan paramıda harcamamlıyım çünkü yazın İstanbul'a gidicem ve orada şimdikinden daha çok ihtiyacım olacak diye kendimi motive ederekten kıyafetlere sulanıyordum ki lise arkadasımı gördüm. Yanında eşi mutlu mesut benim ağzımın suyunu akıttığım şeylere alıcı gözle bakıp aralarında konuşuyorlardı. Onları fark eder etmez hemen o mağazadan çıktım. Selam naber muhabbetinden sonra eeee sen neler yapıyorsun konuşmasını yapmaktan utandım. İşsizim demek ağırıma gitti. o benden 1 yıl önce mezun oldu (ben okulu 1 yıl uzattım) ve şanslı kafile içinde bilgisayar öğretmeni olarak atandı. Nasıl bir eziklik duygusudur anlatamam kaçtım resmen yaa.
Yüksek lisans yapmaya niyetlendim bu işsizlik durumuna bir kılıf uydurayım dedim kendi kendime ama ona da aldığım puan yetmiyor. Neden koydukları barajı aşmak işe yaramıyor anlamıyorum. :(((

Bu sıralar hayatımda en güsel olna şey Joe :)) adını bile söylerken içim açılıyor. Ayy bi tuhaf oldum. Ve bugün bir ilk oldu: Joe'nin annesi benim ortadoğulu şeriat ile yönetilen bir kız olmadığımı anladılar. VEEEE ANNESİ BANA EL SALLAYIP "HI" DEDİ :D Bende ona hi deyip nasılsın teyze dedim :P
Amanın o nasıl bir histir nasıl heyecan yaptım anlatamam, terlemeye başladım yanaklarım kızardı sakin olmaya çalışıyorum ama sürekli gülümsüyorum. Kadıncağıza o heyecandan tanıştığımıza memnun oldum bile diyemedim. . İlk defa bir erkek arkadaşımın annesi ile tanışırken bu kadar heyecanlandım :))
Amanın bana bi haller oluyor ama hadi hayırlısı

1 Haziran 2010 Salı

çok mutluyum çoookkk

İnanamıyorum :))) bugün biletini aldı ve temmuzda İstanbul'a gelecek. Almanya'ya ablasının yanına kadar gelmişken 3 günlüğüne de İstanbula gelecek. Benim Joseph im geliyor oleeeyyyy :))) 1 aydır görüşüyoruz ve gelmeye karar verdi. Hergün 2-3 saat internetten görüşüyoruz ve en sonunda yüz yüze gelebileceğiz. 40 gün gibi bir zamandan sonra buluşacağız.
Büyük bir sorunumuz var ama İstanbul'a gelince nerede kalacağız. Bende İstanbul'u bilmiyorum nere nasıl gidicez bilmiyorum. Bu hem korkutucu hemde güzel İstanbul gibi bir şehri birlikte keşfedicez :)))
Bu blogu okuyan ve istanbulda yaşayan birileri varsa nereye nasıl gidilir, mutlaka görmemiz gereken yer neresidir yardımcı olsun lütfen

22 Mayıs 2010 Cumartesi

İşte benimki :)))

Şu chatroulette yi yapan insanlara çok teşekkürler. Her ne kadar sapıklar fink atsada ortamda arada bir düzgün insanlarla karşılaşmak mümkün. Bir ay öncesinde viki ile chatroulette dalga geçme amaçlı takılmaya başladık. Neler gördük neler :P Onu okuluna yolcu ettikten sonraki gün evde tek başıma canım sıkılarak oturucağıma biraz muhabbet edeyim tanımadığı insanlarla dedim ve chatroulette ye girdim. Sürekli pas geçiyor ve bir sürü sapıkla karşılaşıyordum. Derken bi kedi gördüm ve kaldım. Güzel kedi adı ne, naber, nasılsın, nereden gibi klasik tanışma cümlelerini kurduk. Kedi üzerine konuştuk, sonra o bir amerikalıdan beklemediğim bir şekilde türkiyenin laik bir ülke olduğundan bahsetmeye üniversitelerdeki başörütüsü sorunundan bahsetmeye başladı. bu arada hala birbirimizi görmüyorduk, yaklaşık bir saat muhabbetten sonra adını bilmek ve yüzünü görmek istedim. Bu arada o kadar çok şey biliyordu ki bi ara Türk sandım kekleniyorum diye düşündüm. Kedisini gösteripte kendisini göstermiyo diyo kız olduğunu da düşündüm. Neyse kamerayı kendisine çevirdi ve birbirimizi gördük. Muhabbet uzadı uzadı derken 3 saati doldurduk baktık bu chatroulette kapandımı bir daha birbirimizi bulamayız en iyisi msnlerimizi öğrenelim dedik ama msn kullanmadığını söyledi hayada dedim msn kullanılmaz mı bana gmail hesabı olduğunu söyledi. Kendisinin ikinci bir adresinin şifresini verip ordan görüşmeyi teklif etti. allaam dedim ne kadar temiz yüzlü bi insanım elin çocuğu hmn güvendi şifrelerini falan verio dedim içimden :P Sonrasında benim gmail hesabım olduğunu ve ordan görüşebileceğimizi söyledim. Bir aydır hergün görüşüyoruz.
Geçen hafta yüksek lisans yaptığı felsefe bölümünden mezun oldu ve paylaştığım video hemde derece ile aman allahım dedim ben nerden buldum bu zeki veledi, sanki benim çocuğummuş gibi nasıl gururlandım. İnternetten online mezuniyeti izledik annemle. Aşağıda konuşmasını yayınladım. Bu konuşmayı yapabilmek için hocalarını kandırdı. Mezuniyette konuşacak öğrenciyi okul yönetimi seçiyormuş ve ilk önce konuşma yapmak isteyen öğrenciler metinlerini hazırlayıp okul yönetimine sunuyor, aralarından en iyisi seçiliyor ve büyük gün konuşmayı yapıyormuş. Bizimki istediği konuşmayı yapabilmek için okulu öven bir konuşma hazırlayıp seçildi. Tabi mezuniyet günü kendi istediği konuşmayı yaptı.
İşin özü çok etkilendim bu çocuktan. Şimdi temmuz ayında istabula gelmesini bekliyorum. Kız kardeşini görmek için almanya ya gidecek temmuzda ve fırsat bulursa istanbula gelecek. yüz yüze tanışmayı ve onu görmeyi çok istiyorum.

Geneseo 2010 Commencement Senior Oration

20 Nisan 2010 Salı

Laroxyl den başka depresyon giderici yöntemlerde varmış :) Mesela dışarı çıkıp kör kütük sarhoş olmak (sabah uyandığınızda çektiğiniz baş ağrısı normal zamanlarınıza şükretmenizi sağlıyor), deli gibi dans etmek, bir kaç kişiyle flört etmek kesinlikle özgüveninizi tazeliyor ve bahar aylarında depreşen çiftleşme güdünüze iyi geliyor. Kısaca söylemek gerekirse ilaç şirketleri halt etmiş bu dediklerimi yapın hiç bişeyiniz kalmicak :P

Bunalmışlığın hat safhasında olan ben yukarıda dediklerimi yaptım ve şimdi kendimi daha ii hissediyorum. Aylar önce bir konsere gittiğimi ve biri ile bakıştığımı yazmıştım. Bu kişi (adına Mr Loose diyeyim), ben ve bnm bir kız arkadasım geçen cumartesi gecesi dışarı çıktık. Arkadaşım ve Mr. Loose içki içmiyo sadece içen ben olunca insan tereddüt ediyor içmekte, lan şimdi sapıtırım, bunlar ayık ertesi gün rezil olurum duygusuyla ilk başta çekindim. Sonrasında sallaa gitsin boşver yaa zaten ayda yılda bir fırsat buluyon sapıtmaya onda da sapıtsan en olur dedim ve vurdum tekilanın gözüne :) Gittiğimiz barda canlı müzik kısa sürdü zaten geç gitmiştik hoplayıp zıplamak yetti ama içmek ve rahatlamak duygusu yetmedi. Çıkışta sahilde oturduk. Bizim gibi eğlencesi yetmeyen bi kaç grup daha vardı. Sahil, karanlık, yıldızlar, hava güzel, birde mp3 playerden müzik (teknolojinin gözünü seveyim) 1 saat kadar da açık havada oturduk sohbet ettik şarkılar söyledik. Ama bu bana yetti mi hayır yetmedi, ayılmaya başlayınca ben biraz daha içmek istiyorum dedim, Mr. Loose da sana bira alalım sonra bnde eve gideyim dedi. Biramı aldık dolmuş bekliyoruz saat 1.30 ama ne gelen var ne de giden tabi ki. Bir arkadaşının yakınlarda evi varmış oraya gideyim dedi. Hep birlikte o arkadasının evine gittik. Orda biramı içtim, sigaram zaten bitmişti Mr. Loose dan istedim son sigarasıydı paylaştık birlikte içtik. En son fırt bana kaldı, benim kafa da güzel olunca onu da paylaşiim dedim ama Mr. Loose ne yapacağını bilemedi, benim ona yaklaşmam karşısında öpücem sandı ve onun dudağı hafifden benimkine değdi. Ben alkollü olsamda mantıklıyımdır :P (misal sarhoş kafa ile mortgage dan bahsettim) özür diledim yanlışlıkla oldu dedim. Son içkilerde bittikten sonra bizde arkadasımin evine geçtik.

Buhranın yoğun olduğu dönemde kendime sanal arkadaşlar bulmak güzel oluyor. Yine böyle bir çaba içersindeyken, okulunu bitirmek üzere ve 1 hafta sonra memleketine dönecek olan bir Dr adayıyla tanıştım. Dün onunla buluştum, cafenin birinde oturduk anasından cücüğüne kadar sordum, sanki nüfusuma alacam :) o da anlattı, çok mülayim bir tip. Tavla oynadık berabere bitti ve dostluk kazandı. Dr. den ayrıldım eve gidecem Mr. Loose aradı -nerdesin ne yapıon? -Çarşıdayım eve geçicem. -buluşalım mı? dedi. Bende vaktim az istersen ama istersen buluşalım dedim. Ok dedi buluştuk. Ben direk söze girdim o akşam ne yaptıysam ne dediysem hepsini hatırlıyorum. İnsan alkollü olunca daha rahat davranıyo kusura bakma yanlış anlaşıldığımı düşünüyorum dedim. Yapmak istediğimin sadece sigara dumanını paylaşmak olduğunu ve dudaklarına dokunmak istemediğimi belirttim. Büyük bir anlayışla karşıladı ve arkadaş kalalım muhabbetini uzatmadan arkadaşlığımızı ilan ettik.


6 Nisan 2010 Salı

depresyona girdim canım feci derece sıkılıyor. nefes almak bile can sıkıcı...
avazım çıktıgı kadar bağırmak istiyorum evde durmak istemiyorum. hani yeni bir yıl yeni bir arkadas diy ebir post yazmıştım ya o postu yazmama sebep gıcık şahıs beni facebook dan silmiş. neden ama yaaa anlamıyorum :((( ne var yani bana sırrını söylemişse burda bile yazmamıştım onun sırrını bnde güvendeydi bnde ona bakire olmadığımı ve yaşadığım ilişkilerimi anlatmıştım eşitlenmiştik bana güvenebilirdi. sanki herkese homoseksüel bir deneyimi olduğunu anlatcattım salak şey!!! bana senin cinsel deneyimlerinden kimi istiyorsan onu becer ister kadın olsun ister erkek bni ne ilgilendirir. bunu ilk defa duymuyorum hem bana göre tuhaf bişey değil. ilk erkek arkadasımında böyle bi deneyimi olmuş onuda kimseye anlatmamıştım bunu da anlatmıcaktım ama şimdi şeytan diyor ki git okulda tanıdğın herkese anlat rezil olsun ya da herkese değil sadece hoşlandığı kıza anlat o zaten herkese yayar. oooooffffffffff neler diyorum bn sanki yapabilcem böyle bişeyi. şu yaşıma kadar istemli olarak kimseye zarar vermedim. bilmeden bişeyler yaptıysam onlarda affola artık. ne bileyim yaa çok kötü bi dönemden geçiyorum çevremde kimse yok bunaldım.....

3 Nisan 2010 Cumartesi

Bu yıl ücretli öğretmenlik yapmıyorum ama özel güvenlik kurslarında ders veriyorum. Ders saati başına para alıyorum. Kazandığım fazla değil ama idare etmeye çalışıyorum. Ders verme sürelerim düzensiz olduğu için aylık kazancımda düzensiz doğal olarak. Annem her para aldığım birazını kenara ayır bak sonra parasız kalıyorsun diye söylenir. Bende her seferinde aldığım para cebimdeyken çarşıda bir tur atarım ve eve bir çift ayakkabıyla dönerim. Bu sefer aldığım ücrette de aynısı oldu. Bir erkek arkadaşımla bu sefer çok ucuza çok güzel bir ayakkabı aldığımı paylaşırken. Kızım sen düzenli maaş almaya başla, şimdiki halinden farksız olacak durumun dedi. Bu dediğini kabul etmedim ve o da karşılığında: Eğer sen çalışıp para koy kenara bende taksime çıkıp herkese verecem dedi. Bu lafını unutma sırf bunun için bile para biriktiririm dedim. Sonrasında beni kandırdı. Güneş gözlüğümü çaldırdığım için almam gerektiğinden bahsediyordum sen para yolla ben sana yurt dışından Rayban getiririm dedi sevinmem geçtikten sonrada sana hiç böyle bir iyilik yapar mıyım sanıyorsun dedi. İntikamım acı olacak bak para biriktirme işine hemen başlayacağım sayende dedim.

16 Mart 2010 Salı

ADIM DÜZEN OLSA, SOYADIM BOZAN OLURDU


Uzunca bir süredir sistemli ve istikrarlı ders çalışmak istiyorum ama olmuyor 2 gün güzel gidiyor 3. gün hiç bir şey yapmıyorum. Hayatımda hiç bir şey düzenli olmadı ki ders çalışmam düzenli olsun. Odam her zaman dağınıktır, çekmecelerim ve dolaplarımda öyle dağınıktır ki bir şey ararken tümünü dökmem gerekir, uykum düzensizdir, yeme içme durumum düzensizdir buna bağlı tuvalet çıkmamam düzensizdir, sigara tiryakiliğim düzensizdir 10-15 gün günde bir paket içerim 2 hafta içmek istemem. Hayatımda düzenli giden tek şey ilişkilerim oldu ama onların düzenli olması bu düzensizlik içinde beni çok rahatsız etti onları da bozdum bozulmayanınıda ben bıraktım.....

not: Kör oldum göremiyorum. Matematik sorularını hiç kaçırmaz püf noktalarını hemen görüp soruları çözerdim önceden, şimdi göremiyorum matematik körü oldum....


12 Mart 2010 Cuma

Gerçek Bir Kaçış Öyküsü

Anneannemin kuzenin kankası geçen gün buraya kızının yanına geldi. Bende kızına kalmaya gitmiştim. Şahmidan (ilginç Çerkes isimlerinden biri :) ) Teyze hoş sohbet birisi hatta biraz geveze :) Herkes odalar çekildi ders çalışıyor bende mutfak masasında test çözmek istiyorum ama Şahmidan Teyze sofrayı toplayıp gitmiyor salona. Başladı anlatmaya; konuya kocası öldükten sonra yaşadıklarından girdi, babaannesinden çıktı. 21 sularında başladık 02 civarında bitirdik. Bende şimdi sizlerle babaannesi ve dedesinin hikayesini paylaşmak istiyorum.
Şahmidan Teyzenin dedesinin babası 1870 ler civarı köleleriyle Kafkasyadan göçüp Kayseri dolaylarına yerleşmiş. Dedesi o dönemde çocukmuş. Göç esnasında yanlarında koca bir küp altınları varmış büyük dede altınları en güvendiği kölesine verip gömüp saklamasını istemiş. Köle altınları gömüp büyük dedeye yerini söyleyemeden ölmüş. Şahmidan Teyze'nin dedesi evlendikten kısa bir süre sonra ya 93 harbi ya da Kurtuluş Savaşında doğu cephesine bir yere savaşa gidiyor. Burda Ruslarla savaşıyor ve geri dönmüyor. Bu sırada babaanne hamile ve ailenin geri kalanı ile Kayseri'de yaşamaya devam ediyor. Altınlarını kaybettikleri için hayvancılık yapıyorlar. Babaannenin çalışkanlığı sayesinde kocaman bir sürüleri oluyor. Neyse aradan 20 yıl geçiyor, Şahmidan Teyzenin babası büyüyor kocaman adam oluyor. Bir gece yarısı kapıları çalınıyor. Oğul anne sen dur eşkıyalar gelmiştir, kadın başına dışarı çıkma deyip kapıyı açmaya gidiyor. Kapıda yaşlı, zayıf, pislik içinde bir adam "Burası .......nın evi mi?" diye soruyor. Evet diye yanıtlıyor oğul, annenin adı ne diye soruyor, söylüyor. Yaşlı adam ben senin annenin kocasıyım diyor. Oğul inanamıyor annesini çağırıyor ve babaanne görür görmez kocasını tanıyor ve çok seviniyor. İçeri alıp onun öldüğünü sandıklarını söylüyorlar ve dede anlatmaya başlıyor... Rus savaşında esir düştüğünü sonra onu bir çiftlikte köle olarak çalıştırdıklarını anlatıyor. Çok ağır koşullarda ve sıkı gözetim altında çalışıyorlarmış . Zaman içinde çalıştığı yerdeki kişilerin güvenini kazanmış, çevreyi tanımış ve ilk fırsat bulduğunda kaçmış. Bulunduğu çiftlikte dev bir buğday ambarı varmış. Bir gece orada saklanmış herkes onun kaçtığını düşünüp peşine düşmüş, o da gece oradan çıkıp kilerden yiyecek içecek alıp 1 hafta 10 gün boyunca orada saklanmış. Etraf durulunca bir gece yola çıkmış ve uzun bir yolculuktan sonra evine dönmeyi başarmış.
Bu kadar badireler atlattıktan sonra dedemiz ancak 2 yıl rahatça yaşayabilmiş. O dönemde köylerde hayvanlar çobana verilirmiş. Çobanda öküzleri sulamak için dereye götürüyormuş. Dede de abdestini alıp namaz kılmak için caminin yolunu tutmuş. Yolda bu öküzlerden biri dedeyi gözüne kestirmiş bir tos vurmuş dede orada hakkın rahmetine kavuşmuş. Sen git Rus savaşından sağ çık, 20 yıl köle olarak çalış sonra bir öküz seni ölümüne sebep olsun.
Şahmidan Teyze bu hikayeyi anlattıp bitirdikten sonra biz hem güldük hemde yazık yaa dedeye bir gün yüzü göremeden gitmiş diye rahmet okuduk.

11 Mart 2010 Perşembe

Sinema Perisi

Geçenlerde çok istediğim bir şeyi gerçekleştirme fırsatı doğdu. Sinema Perisi oldum :) Köyde oturan uzaktan bir akrabamızın kızı prematüre bir bebek dünyaya getirdi. Anne taburcu oldu ama bebek hala hastanede kalıyor. İşte bu hanım kızımız bizde bir kaç gün kaldı ve hayatında hiç sinemaya gitmediğini söyledi. Bir anda peri kanatlarım çıktı "Ben seni sinemaya götürürüm." dedim. Recep İvedik 3 e gitmek istediğini söyledi. Sinema perisi olmayı çok istiyorum ama buna katlanamam dedim. İyi o zaman sen seç dedi bende Valentine Days e gidelim dedim. Bu seferde o istemedi Türk filmine gidelim dedi. Tamam dedik ve Romantik Komedi Tadında Aşk filmine gittik. O çok beğendi, bende idare eder buldum ama sonunda sinema perisi oldum :)))

24 Şubat 2010 Çarşamba

Çerkes Güzeli Yine Samsun'da

Anneannem uzun bir aradan sonra bize tekrar katıldı. Dışarı çıkıp yürüyemediği için günlük aktiviteleri kısıtlı. Şeker hastası olduğundan günün büyük bir kısmını beslenmesine ayırıyor geri kalanında da Yasin okuyup, namaz kılmak ve televizyon izlemek ile geçiriyor. Televizyon izlerken seçtiği kanal malum "STV" oradaki uydurma konuları gerçekmiş gibi izleyip yorumlar yapıyor ve her seferinde konuyu sevmediği gelini Zuubeyde (Zübeyde gelinin ismi ama anneannem Çerkes olduğu için hala türkçesi aksanlı) ile bağdaştırıp çektiği sıkıntılara getiriyor.
Bu kanalın haricinde diğer bütün dizileri de takip etme meylinde. Anlamadığı ilişkileri kendi kafasınca yorumlayıp herkesi akraba ya da kadın erkek ilişkilerini "Bu adam kadının dostu mu?" gibi ilişkilere sokmakta usta. Geçen gün Aşk-ı Memnu dizisinin yeni bölümünün tanıtımı ekranda dönerken yorum yapmaya başladı:
"Kendinden küçük kadınla evlenirsen böyle olur Adnan Bey, hem sen genç güzel kadını al hem de onunla ilgilenme sürekli holdinge git işinle ilgilen ohhh ediyor o kadın sana, tabi aldatır seni" çevremde ilk kez Bihter'e hak veren biri ile karşılaştım ve çok şaşırdım hele de bunu anneannemden duymak beni çok şaşırttı. Dağlara taşlara bir tuhaflık var bu işte aman hayırlısı diyelim...

27 Ocak 2010 Çarşamba

geçen gün abimin bizzat şahit olduğu olayı anlatmak istiyorum:
abim (rizede çalışıyor) doktora gider ve sıra bekler kapı açıktır içeride muayene olan yaşlı bir teyze varmış. Doktora uşağım benim sağ bacağım çok ağrıyor diye dert yanıyormuş. Dotorda teyze sen kaç yaşındasın diye sormuş, teyze 85 demiş. Doktor: yaa teyzem 85 yaşına gelmişsin tabi bacağın ağrır o kadarcık olur demiş. Teyze lafı hemen yapıştırmış sol bacağını göstererek, buda 85 yaşında ama ağrımıyor demiş :)))

Bir Berber Bir Berbere Gel Dedikodularımızı Birleştirip Magazin Dergisi Çıkaralım Demiş

En son yazımda yeni bir yıl yeni bir dostluk diye zırvalamıştım ya rüya görüyormuşum. Aklım başıma gelip alkolün tüm tesirinden çıkınca ilk dediğim şey "haa siktiirrrr neler anlatmışım ben ağzıma sıçiiiiimmm!!!!!" oldu. Bendeniz kendi sırlarımın yanında skandala neden olabilecek düzeyde şeylerde anlattım. Kötü niyetli birinin eline geçse bu bilgiler 3 evlilik yıkar, para sızdıracak düzeyde şantajlık bilgiler yani.... Sen neler biliyorsun diyeceksiniz ama öyle yani durum çok masum bi yüzüm var ve herkes bana içini döküyor.
Kendimi resmen eşek kulaklı Kral Midas'ın berberi gibi hissettim. Kafam güzel karşımdaki iyi bir dinleyici ve günlük hayatta da ketum çok konuşmaya biri olunca; dök içini kuyuya kızım dedim ve anlattım. O da bana hayatının sırrını verdi bu arada (tabi gerçekse hala inanasım gelmiyor ama o yüz halini düşününce gerçek olduğunu varsayıyorum..)
Bende karar verdim konuşayım dedim bu konuyu arıyorum açmıyor, meşgule alıyor falan heralde dedim bu da benimle görüşmek istemiyor aynı duyguları hissediyoruz diye az önce mesaj yazıp yolladım:
MUMİ: Geçen akşam aradığımda da sana düşüncelerimi söylemek istemiştim ama müsait değildin sanırım şimdide müsait değilsin. Demek istediğim kafam güzelken sana birsürü sey anlattım ve şimdi düşününce kendime kızıyorum, senin bunları birine anlatacak olmandan dolayı değil kızgınlığım sadece bende kalması gereken şeyleri sana anlattığım için. Sen öyle ketum, öyle iyi dinliyordun ki Midasın berberinin içindekileri kuyuya anlatması gibi sana anlattım. Kendimi kötü hissediyorum ve seni görünce bu durum daha da depreşecek demek istediğim benimle görüşmek istemezsen bana uyar :(


İşte böyle sayın okumayanlarım. Bakalım bu durumun sonu ne olacak. Merakla bekliyorum ama aslında ne olacağını biliyorum bir daha beni aramayacak, Samsun da yine tek başıma kalacağım :((((

25 Ocak 2010 Pazartesi

YENİ BİR YIL YENİ BİR DOSTLUK

Dün gece geçen sene çalıştığım okulumun Akıllı Bıdık'ı ile konsere gittim feci coştum eğlendim ve bir merhabadan öteye gitmeyen arkadaşlığımızı sırdaşlığa çevirdik.
İlk başta amacım farklıydı ne yalan söyleyeyim. Çok kötü bir huyum var yalnız olduğumda içten içe her bekar erkeğe yazıyorum ve genelde de hep elim boş dönüyorum :))) Dün akşam neyse ki Akıllı Bıdık beni zamanında uyandırdı sarkma durumlarına geçmedim. Bana okuldaki yeni öğretmeni sevdiğini, evlenme teklif ettiğini ama kabul etmediğini söyledi. Bunları duyduktan sonra tabi benim radarlar off durmundan on durumuna geçti ve ortamı taramaya başladım. Yakınımda bir eleman gördüm o da aranıyor garibim :D Konser boyunca bakıştık manalı şarkıları (Ama Aşkım yok, Yalan, ...) birbirimize bakarak söyledik. Kendimi iyi hissetmemi sağladı. Bu arada Akıllı Bıdık la anlaşma yaptık Vegas da olan Vegas da kalır misali bu barda yaptıklarım burada kalacak dedik. İçtik, zıpladık, şarkılara eşlik ettik, dans ettik tam manasıyla eğlendik. Gecenin sonunda baktım ki biz gerçekten çok iyi dost olduk. Kahve içmek için eve çağırdım onu ama kahve yokmuş kaldığım evde bende çay yaptım. Ben yaptığım rezillikleri ona anlattım, o da bana hayatında yapmış olduğu en çılgın şeyi anlattı. İçince çenem düştüğü için ben baya bi döküldüm anlayacağınız o da dinledi kuzu gibi. Umarım bu anlattıklarımız ayık kafa ile düşününce arkadaşlığımıza mesafe koymaz. Bu arada çenem düştü dedim ya blogumdan da bahsettim. Adresini ver dedi ama söylemedim, ben bulurum dedi bakalım okuyucu sayım 1 den 2 ye yükselecek mi?

NOT 1: Akıllı Bıdık diye isim takmamın sebebi tombik yanakları var, çalışkan, efendi, sakin bir tip, ailenizin çocuğu diyeceğiniz bir kişilikte olmasından dolayı
NOT 2: Hava almak için dışarı çıktığımda bakıştığım elemana fake msn adresimi verdim en kısa sürede msn kurayım da bakayım neymiş neciymiş :)))